16.10.10

IMAGINARIUM of DOCTOR PARNASSUS ve TIDELAND...


Terry Gilliam! İki muhteşem film... 
  Imaginarium of Doctor Parnassus; şeytanla yapılmış bir anlaşma, köprüde asılı bulunan genç bir adam, Dr.Parnassus'un zihnindeki 'imaginarium'da,onun şekillendirdiği yolculuklar, Ruslar, hayır işleri... Tideland; uyuşturucu bağımlısı bir aile, annesi yüksek dozdan ölünce, babasıyla beraber onu yaktıktan sonra babaannesinin izbe evine kaçan küçük Jeliza-Rose...
Filmlerin konularından kısa kısa bahsettim zira iki film hakkında da esas anlatmak istediğim şey, ne kadar ilham verici olduklarıyla ilgili. Grotesk, sürreal... Tideland'de; babasına eroin iğnesini hazırlayıp getiren, ailesinin kötü yaşam tarzı yüzünden, tam bir olgunluk diyemesek de, tuhaf bir biçimde yaşından olgun davranan küçük kız... Babasıyla beraber annesi için yaptıkları cenaze töreni... Hayalleri... Bebek kafaları; Saten dudaklar, Mustique, sarışın bebek... Aşkı... Gelinliği... Babasına gözü gibi bakması(!)... Dickens ve denizaltı, köpek balığı... Dell, arılar ve kendi yöntemleriyle tahnit ettiği cesetler... Hepsinden önemlisi, Jeliza Rose'un küçük dünyasında tüm bunları yorumlayış biçimi! Ve tabi ki bunların bize sunuluş şekli... Imaginarium of Doctor Parnassus'ta; ağırlıklı steampunk olmakla beraber eklektik devasa karavan, çingeneler, Londra, Mr.Nick, asılarak ölmekten kurtulmanın yolu, imaginarium'dan hiç bahsetmiyorum bile... Öyle canlı, öyle ürpertici, öyle şaşırtıcılar ki... Korkmakla, gülmek arasında, tam da rahatsız ediciliğin sınırları içinde... Olmaması gerekenin olduğu iki mükemmel film... Kesinlikle tavsiyemdir...

Hiç yorum yok: