31.10.10

SİNEMADA VE EDEBİYATTA HAYALKIRIKLIĞI: UCUZ 'SON'LAR, UCUZ KAYNAKLAR...

 120 dakika veya yaklaşık 200 sayfa boyunca vaktinizi tamamen boşa harcadığınızı söyleyiveren ucuz sonlar... Yada kolay yoldan size 'gerçeküstü' deneyimi yaşatma çabası... Ne gibi mi? Şöyle gibi...

  Ne yazık ki, bu şekilde biten çok iyi filmler izledim, çok iyi kitaplar okudum. Tabii ki, bu 'çok iyi' övgüsü, acı 'son'larını görmeden önce edindiğim izlenime dayalı bir övgü... Düşünün, çok akıcı, sürükleyici ve çarpıcı; altüst edici yüzlerce sayfa/sahne sonunda... 'Aslında hepsi rüyaydı' ! Tabiidir ki, filmin/kitabın esas temasını bunun oluşturduğu durumlar bu eleştiriye dahil değil. 'Aslında hepsi rüyaymış' birinci sırada. İkincisi de 'Aslında adam şizofren imiş, deli imiş, adama ilaç verip dengesini, algısını bozmuşlar ondan bunların hepsini uydurmuş'. Bilemiyorum, artık çok iyi yapılmadığı sürece bana bir kitabı bitirmenin en ucuz ve kolaycı yollarından biri gibi geliyor. Son öyle bir şey ki, romanın ya beyinlere kazınmasına büyük ölçüde yardımcı olur -hatta bazen bunu tek başına yapar- yada kitabın bir rafta öylece tozlanmaya terkedilmesinin sebeplerinden olur. Birinciyi sağlamak ustalık gerektirir ama talep olmadıktan sonra kim niye uğraşsın?
  Buradan hemen ikinci konuma geçiyorum, kolay kaynaklardan 'gerçeküstü' dünya kurmak. Bunun için en kolay yol elbette ki, karakterin 'deli' olması. Bu artık o kadar ucuzladı ki... Esas maharet, gayet aklı başında karakterlerle, gayet aklı başında olmayan bir dünya yaratmakta... Ama şimdi, oturup bambaşka bir dünya kurmak, -ki 'maharetten' kastım da bu, aslında olmayanı yaratmak, hayalgücünün kuvvetinin ve sınırlarının dolayısıyla sanatçının hünerinin en büyük nişanesidir kanımca- onun kurallarını, kaidelerini, sınırlarını ve sınırsızlıklarını belirlemek, alışılmadık bu dünyaya gayet alışmış karakterleri serpiştirmek... Hımmm... Zor iş... Çok hayal gücü, çok renk, çok karmaşa... Ne gerek var? Olan şeyi, alışılmış olanı garip göstermek kolay, çünkü o zaten var, sınırkarı belli, orada duruyor. Ama olmayanı alışılmadık biçimde şekillendirmek, sonra da onun normal olabileceği bambaşka bir düş evreni yaratmak... Zor... Kim niye kendini buna zorlasın ki? Değil mi? Öyle tabi...

Hiç yorum yok: