19.10.10

ROMANDA NEFRET ETTİĞİM ŞEYLER:3: BİR TARZIN TÜMDEN TAKLİDİ!

  Taklit etmeden öğrenmenin pek de mümkün olmadığını biliyorum ama devamlı ve tümden taklit edene ne demeli?
   Şimdi isim vermeye gerek yok, şu anda Türkiye'de her yönüyle öne çıkan, takdir toplayan 'gerçekten' başarılı  yazarları hepimiz biliyor, okuyoruz zaten. Onları okumak, eğlenceli, onları okumak zevkli, onları okumak ayrıcalık... Peki aslı dururken nüshasına kim niye itibar etsin ki?
   Bazen elinizdeki kitap sanki ön kapağında yazan isme ait değilmiş de, 'O' öbür yazarın, canı istemeden, üzerinde düşünmeden, öylece yazıverdiği bir hikayeymiş gibi geldiği olmuyor mu? Bana oluyor. Konu aynı, zaman aynı, mekan aynı, bahsi özellikle geçen detaylar, aynı kelimeler, aynı hitaplar hatta bazen aynı esprililer... Ve tabi ki yazım üslubu; tamamen aynı... Ama eksik... Hem de çok şey eksik. İşte okurun kaybettiği bir an daha! O kitabı neden okusun? Herkesin hayatının dakika dakika planlanmış olduğu şu zamanda, niye vakit ayırsın? Ne vaad ediyorsun? 'O' yazarı!...    Ben, yazarların eserleriyle birbirine pek çok şey öğretebileceğine inanırım, hani bazı yazarlar 'Ben etkilenmemek için çok fazla okumuyorum' gibi sözler etseler de ben kendi adıma buna katılmıyorum. Öğrenilecek çok şey var... Buna ve bunun pratiğe dökülmesine de karşı değilim. Bir şeyler elbette ki birbirinin tıpatıp benzeri olacak, bundan kaçış yok ama alamet-i farikalar da taklit edilir, onlar olmazsa bizi birbirimizden ne ayıracak?

Hiç yorum yok: